Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Eşanlam
Cümleler
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kaynaklar
Hakkımızda
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce Cümleler
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
... kadar ... olmak
"... kadar ... olmak"
teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 1 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
... kadar ... olmak
rival
f.
"... kadar ... olmak"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 252 sonuç
Kategori
Türkçe
İngilizce
General
1
Genel
arada dağlar kadar fark olmak
be far apart
f.
2
Genel
gırtlağına kadar borçlu olmak
be up to one's eyes in debt
f.
3
Genel
ağzına kadar dolu olmak
brim with
f.
4
Genel
ağzına kadar dolu olmak
brim
f.
5
Genel
kadar iyi olmak
measure up to
f.
6
Genel
gırtlağına kadar borçlu olmak
be up to one's ears in debt
f.
7
Genel
göz açıp kapayıncaya kadar olmak
happen in the blinking of an eye
f.
8
Genel
göz açıp kapayıncaya kadar olmak
happen in a blink
f.
9
Genel
aralarında dağlar kadar fark olmak
be poles apart
f.
10
Genel
ulaşılmayacak kadar uzakta olmak
get out of reach
f.
11
Genel
yerden göğe kadar haklı olmak
be absolutely right
f.
12
Genel
geri dönemeyecek kadar yol almış olmak
be too far gone to go back now
f.
13
Genel
araba kullanamayacak/süremeyecek kadar sarhoş olmak
be too drunk to drive
f.
14
Genel
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak
be as different as night and day
f.
15
Genel
kapıdan geçemeyecek kadar iri olmak
not fit through the door
f.
16
Genel
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak
stay out until the early hours
f.
17
Genel
dört işlem yapabilecek kadar matematik bilgisine sahip olmak
numerate
f.
18
Genel
bir dereceye kadar etkili olmak
carry weight
f.
19
Genel
ağzına kadar dolu olmak
be stuffed
f.
20
Genel
ağzına kadar dolu olmak
burst
f.
21
Genel
taşacak kadar dolu olmak
overfill
f.
22
Genel
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak
velocitize
f.
23
Genel
uzun süre hız yapmaktan ne kadar hızlandığını fark edemez olmak
velocitise
f.
24
Genel
iç bayacak kadar doyurucu olmak
cloy
f.
25
Genel
sağır edecek kadar gürültülü olmak
deafen
f.
26
Genel
taşacak kadar dolu olmak
spill
f.
27
Genel
rakip olacak kadar iyi olmak
rival
f.
28
Genel
... kadar zamanı olmak
have
f.
Phrasals
29
Öbek Fiiller
sonuna kadar destek olmak
see through
f.
30
Öbek Fiiller
beklenildiği kadar başarılı olmak
succeed as (something)
f.
31
Öbek Fiiller
(bir ürününü veya hizmetin) fiyatı … kadar olmak
charge (something) for (something)
f.
32
Öbek Fiiller
yeteri kadar olmak
go around (us)
f.
33
Öbek Fiiller
yeteri kadar olmak
go round (uk)
f.
34
Öbek Fiiller
(birinin) beklediği kadar iyi olmak
live up to (someone's) expectations
f.
35
Öbek Fiiller
(birinin) umduğu kadar iyi olmak
live up to (someone's) expectations
f.
36
Öbek Fiiller
(belli bir zamana) kadar göz kulak olmak
keep until (some point in time)
f.
37
Öbek Fiiller
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek
stack up to someone or something
f.
38
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) kadar iyi olmak
stack up to someone or something
f.
39
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak
stack up to someone or something
f.
40
Öbek Fiiller
(bir şey) kadar olmak
add up to (something)
f.
41
Öbek Fiiller
kadar iyi olmak
measure up (to)
f.
42
Öbek Fiiller
(biri için bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak
last (one) (up) until (something)
f.
43
Öbek Fiiller
(bir şeye) kadar kullanılabilir durumda olmak/kalmak
last (up) until (something)
f.
44
Öbek Fiiller
(beklenen/umulan/tahmin edilen) kadar olmak
live up to (something)
f.
45
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) kadar iyi olmak
match up to (someone or something)
f.
46
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) kadar iyi olmak
measure up (to someone or something)
f.
47
Öbek Fiiller
(biri/bir şey) iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak
nurse (someone or something) through (something)
f.
48
Öbek Fiiller
iyileşene/düzlüğe çıkana kadar yanında olmak
nurse through
f.
49
Öbek Fiiller
kadar iyi olmak
stack up to
f.
50
Öbek Fiiller
kadar saygıdeğer/değerli olmak
stack up to
f.
Proverb
51
Atasözü
bazen sabırlı olup beklemek de ön saflarda olmak kadar önemlidir
they also serve who (only) stand and wait
52
Atasözü
saygın bir isme sahip olmak maddi miras kadar önemlidir
a good name is a second inheritance
Colloquial
53
Konuşma Dili
ünlü olmak için ne kadar aşağılayıcı veya küçük düşürücü olduğuna bakılmaksızın, bir şeyi yapmaya istekli olan kişi
fame whore
i.
54
Konuşma Dili
arada dağlar kadar fark olmak
they're chalk and cheese
f.
55
Konuşma Dili
kadar iyi olmak
touch
f.
56
Konuşma Dili
inanamayacağın kadar (sıcak, hızlı) olmak
be as (something) as all get-out
f.
57
Konuşma Dili
(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de olmak
be not so much (something) as (something else)
f.
58
Konuşma Dili
bir şey olduğu kadar/olmasının yanı sıra başka bir şey de olmak
be not so much something as something
f.
59
Konuşma Dili
bir şeyden gerektiği kadar olmak
be well off for something
f.
60
Konuşma Dili
bir şeyden istendiği kadar olmak
be well off for something
f.
61
Konuşma Dili
(bir sürecin belli bir noktasına kadar) gelmiş/ulaşmış olmak
be into
f.
62
Konuşma Dili
'-e kadar ulaşmış/gelmiş olmak
be into
f.
63
Konuşma Dili
(birinin) baş edemeyeceği kadar çok olmak
be too many for (someone)
f.
64
Konuşma Dili
zerre kadar umurunda olmak
care a whit
f.
65
Konuşma Dili
zerre kadar umurunda olmak
care a button
f.
66
Konuşma Dili
zerre kadar umurunda olmak
care a jackstraw
f.
67
Konuşma Dili
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak
hold own
f.
Idioms
68
Deyim
birinin alt edemeyeceği kadar çok sayıda veya daha güçlü olmak
be (one) too many for someone
i.
69
Deyim
avuç içi kadar olmak
not have room to swing a cat
f.
70
Deyim
aptallık yapacak kadar sarhoş olmak
have drunk wine of ape
f.
71
Deyim
çocuk oyuncağı kadar kolay olmak
be (as) easy as one-two-three
f.
72
Deyim
söylendiği/anlatıldığı/düşünüldüğü/adının çıktığı kadar kötü olmak (olmamak)
be (not) as black as (someone or something) is painted
f.
73
Deyim
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle
f.
74
Deyim
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) (about) as much a fish needs a bicycle
f.
75
Deyim
(bir şeye) balığın bisiklete ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacı olmak
need (something) like a fish needs a bicycle
f.
76
Deyim
asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün)
be big of (one)
f.
77
Deyim
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak
not know (one is) born
f.
78
Deyim
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak
not know (one is) born
f.
79
Deyim
ne kadar şanslı olduğundan bihaber olmak
not know you are born
f.
80
Deyim
hayat şartlarının geçmişe ya da başkalarının yaşamına nazaran ne kadar iyileştiğinden bihaber olmak
not know you are born
f.
81
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to chin in (something)
f.
82
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's chin in (something)
f.
83
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to ears in (something)
f.
84
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's ears in (something)
f.
85
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar işlere gömülmüş/batmış durumda olmak
be up to your ears in something
f.
86
Deyim
sonuna kadar/ardına kadar açık olmak
be wide open
f.
87
Deyim
dünyalar kadar farklı olmak
be worlds away
f.
88
Deyim
dünya/dünyalar kadar farklı olmak
be a world away (from something)
f.
89
Deyim
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar belief
f.
90
Deyim
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar belief
f.
91
Deyim
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar belief
f.
92
Deyim
inanılmayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar description
f.
93
Deyim
anlatılamayacak kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar description
f.
94
Deyim
tarif edilemeyecek kadar güzel/olağanüstü/sıra dışı olmak
beggar description
f.
95
Deyim
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak
bend in the wind
f.
96
Deyim
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak
have (something) to burn
f.
97
Deyim
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak
have something to burn
f.
98
Deyim
aşikar çözümü seçecek kadar sağduyu sahibi olmak
know enough to come in out of the rain
f.
99
Deyim
yapması gerekeni seçecek kadar aklı olmak
know enough to come in out of the rain
f.
100
Deyim
çok basit bir işi bile yapamayacak kadar beceriksiz/güçsüz olmak
can't punch one's way out of a paper bag
f.
101
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
cost the earth
f.
102
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
charge the earth
f.
103
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
pay the earth
f.
104
Deyim
aç kalmayacak kadar parası olmak
keep the wolf from the door
f.
105
Deyim
ağzına kadar dolu olmak
be packed to the rim
f.
106
Deyim
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak
be as different as chalk and cheese
f.
107
Deyim
birbirlerinden gece ile gündüz kadar farklı olmak
be like oil and water
f.
108
Deyim
bir şeye boğazına kadar batmış olmak
be knee-deep in something
f.
109
Deyim
bir yere kadar yeterli/yararlı olmak
go a long way
f.
110
Deyim
bir şeye boğazına kadar batmış olmak
stand knee-deep in something
f.
111
Deyim
birbirinden gece gündüz kadar farklı olmak
be like chalk and cheese
f.
112
Deyim
dünya kadar vakti olmak
have all the time in the world
f.
113
Deyim
dağlar kadar fark olmak
be as different as chalk and cheese
f.
114
Deyim
düşünüldüğü kadar kötü biri olmak
be as black as one is painted
f.
115
Deyim
duyamayacak kadar uzakta olmak
be out of earshot
f.
116
Deyim
duyamayacak kadar uzak olmak
be out of earshot
f.
117
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
cost (somebody) a pretty penny
f.
118
Deyim
dünya kadar parası olmak
have money to burn
f.
119
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
cost the earth
f.
120
Deyim
hiç şanssızlık yaşamayacak kadar şanslı olmak
lead a charmed life
f.
121
Deyim
ekonomik sıkıntı çekmeden yaşayabilecek kadar parası olmak
be comfortably off
f.
122
Deyim
gırtlağına kadar işe gömülmüş olmak
be up to the elbows
f.
123
Deyim
gırtlağına kadar batakta olmak
be in deep water
f.
124
Deyim
işe yaramayacak kadar yaşlı olmak
be over the hill
f.
125
Deyim
işitilemeyecek kadar uzakta olmak
be out of earshot of
f.
126
Deyim
iliğine kadar ıslanmış olmak
look like a drowned rat
f.
127
Deyim
istemediği kadar çok zamanı olmak
have all the time in the world
f.
128
Deyim
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak
be as thin as a rake (brit/aus)
f.
129
Deyim
kemikleri sayılacak kadar zayıf olmak
be as thin as a rail (us)
f.
130
Deyim
ölüyü diriltecek kadar yüksek sesli olmak
wake the dead
f.
131
Deyim
sakinleşemeyecek kadar sinirli olmak
be like a cat on a hot tin roof
f.
132
Deyim
söylendiği kadar kötü biri olmak
be as black as one is painted
f.
133
Deyim
rahatsız edecek kadar yakın olmak
be too close for comfort
f.
134
Deyim
(miktar para kadar) borçlu olmak
be in the hole
f.
135
Deyim
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
be up to your chin in something
f.
136
Deyim
(bir şey için) yeteri kadar iyi olmak
make the cut
f.
137
Deyim
yeteri kadar/çok zamanı olmak
have too much time on one's hands
f.
138
Deyim
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
be up to one' ears in something
f.
139
Deyim
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
be up to your eyes in something
f.
140
Deyim
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
be up to one's eyeballs in something
f.
141
Deyim
dünya kadar paraya mal olmak
pay the earth
f.
142
Deyim
-ecek kadar saygılı olmak
have the courtesy to do something
f.
143
Deyim
ölse daha iyi olacak kadar kötü durumda olmak
be better off dead
f.
144
Deyim
gözünün önünü görmeyecek kadar sarhoş olmak
have the sun in (one's) eyes
f.
145
Deyim
önünü göremeyecek kadar sarhoş olmak
have the sun in (one's) eyes
f.
146
Deyim
(biri hakkında) söyledikleri sapına kadar doğru olmak
get (one) bang to rights
f.
147
Deyim
(biri) sapına kadar (asker, savaşçı) olmak
be a (something) to (one's) fingertips
f.
148
Deyim
(biri) tırnağına kadar (asker, savaşçı) olmak
be a (something) to (one's) fingertips
f.
149
Deyim
(bir şeyden) dağlar kadar farklı olmak
be far/further/furthest removed from (something)
f.
150
Deyim
(bir şeyle) aralarında dağlar kadar fark olmak
be far/further/furthest removed from (something)
f.
151
Deyim
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
have the (good) grace to (do something)
f.
152
Deyim
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
have the (good) grace to do something
f.
153
Deyim
(bir şeyi) yapacak kadar iyi olmak
have the courtesy to (do something)
f.
154
Deyim
dünya kadar parası olmak
have more money than god
f.
155
Deyim
(bir şey) boğazına kadar olmak
have (something) up the yin-yang
f.
156
Deyim
dünya kadar farklı olmak
be a world away
f.
157
Deyim
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak
be worlds world away (from something)
f.
158
Deyim
(bir şeyden) dünya/dünyalar kadar farklı olmak
be a world away (from something)
f.
159
Deyim
sonuna kadar bir şeyde var olmak
be in something for the long haul
f.
160
Deyim
ne yaptığını/kendini bilmeyecek kadar sarhoş olmak
be sloshed to the gills
f.
161
Deyim
ağzına kadar dolu olmak
be stuffed to the gills
f.
162
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar (bir şeyin) içinde olmak/kalmak
be up to (one's) chin in (something)
f.
163
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar bir şeyin içinde olmak/kalmak
be up to your ears in something
f.
164
Deyim
geçinecek kadar parası olmak
make buckle and tongue meet
f.
165
Deyim
karşısındakinin yaşı kadar deneyimi olmak
(have done) more (something) than (one) has had hot dinners
f.
166
Deyim
o kadar iyi olmak
amount to much
f.
167
Deyim
o kadar iyi olmak
amount to much
f.
168
Deyim
yarasa kadar kör olmak
be (as) blind as a bat
f.
169
Deyim
boğa kadar güçlü olmak
be (as) strong as an ox
f.
170
Deyim
öküz kadar güçlü olmak
be (as) strong as an ox
f.
171
Deyim
sapına kadar (bir şey) olmak
be a (something) through and through
f.
172
Deyim
sapına kadar (bir şey) olmak
be a (something) to (one's) fingertips
f.
173
Deyim
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be a world away (from something)
f.
174
Deyim
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be worlds away (from something)
f.
175
Deyim
tüy kadar hafif olmak
be as light as a feather
f.
176
Deyim
kuş gibi/kadar hafif olmak
be as light as a feather
f.
177
Deyim
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak
be as oil and water
f.
178
Deyim
birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olmak
be like oil and water
f.
179
Deyim
yarıya kadar çekilmiş olmak
be at half-mast
f.
180
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be bursting at the seams (with something)
f.
181
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be bulging at the seams (with something)
f.
182
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be full to bursting (with something)
f.
183
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be bursting at the seams (with something)
f.
184
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be bulging at the seams (with something)
f.
185
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be full to bursting (with something)
f.
186
Deyim
rahatsız edecek kadar açık/doğru olmak
be close to the bone
f.
187
Deyim
kristal kadar berrak olmak
be crystal clear
f.
188
Deyim
son saniyeye kadar çözümlenmemiş olmak
be down to the wire
f.
189
Deyim
bir şeyden dağlar kadar farklı olmak
be far/further/furthest removed from something
f.
190
Deyim
bacak kadar olmak
be knee-high to a grasshopper
f.
191
Deyim
(bir şeyi yapabilecek) kadar delikanlı olmak
be man enough (to do something/for something)
f.
192
Deyim
(bir şeyi yapabilecek) kadar erkek olmak
be man enough (to do something/for something)
f.
193
Deyim
(bir şeyi yapabilecek kadar) babayiğit olmak
be man enough (to do something/for something)
f.
194
Deyim
(bir şeyi yapabilecek) kadar yürekli/taşaklı olmak
be man enough (to do something/for something)
f.
195
Deyim
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak
be poles apart
f.
196
Deyim
aralarında dağlar/dünyalar kadar fark olmak
be worlds apart
f.
197
Deyim
(bir şey yapacak kadar) cesur olmak
be so bold as to (do something)
f.
198
Deyim
yapacak kadar cesur olmak
be so bold as to do
f.
199
Deyim
gırtlağına kadar (bir şeye) batmak/(bir şeyin) içinde olmak
be up to (one's) eyes in (something)
f.
200
Deyim
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak
be up to your eyes in something
f.
201
Deyim
gırtlağına kadar bir şeye batmak/bir şeyin içinde olmak
be up to your eyeballs in something
f.
202
Deyim
dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be worlds away
f.
203
Deyim
dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be a world away
f.
204
Deyim
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be worlds away (from something)
f.
205
Deyim
(bir şeyden) dünyalar/dünya kadar farklı olmak
be a world away (from something)
f.
206
Deyim
zorluklarla başa çıkabilecek kadar esnek ve dayanıklı olmak
bend with the wind
f.
207
Deyim
adı kadar emin olmak
bet (one's) boots
f.
208
Deyim
ağzına kadar (bir şey) dolu olmak
brim with (something)
f.
209
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be bursting/bulging at the seams (with something)
f.
210
Deyim
(bir şeyle) ağzına kadar dolu olmak
be full to bursting (with something)
f.
211
Deyim
(kavgada, tartışmada) rakibi kadar başarılı olmak
hold one's own
f.
212
Deyim
ağzına kadar dolu olmak
be chock-a-block
f.
213
Deyim
atı bile yiyecek kadar aç olmak
could eat a horse
f.
214
Deyim
(bir şeye) gırtlağına kadar batmış olmak
be up to (one's) eyebrows in (something)
f.
215
Deyim
(bir şeye) boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to (one's) eyebrows in (something)
f.
216
Deyim
gırtlağına kadar gömülmüş olmak
be up to one's ears in
f.
217
Deyim
gırtlağına kadar batmış olmak
be up to one's ears in
f.
218
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's ears in
f.
219
Deyim
gırtlağına kadar gömülmüş olmak
be up to one's eyes in
f.
220
Deyim
gırtlağına kadar batmış olmak
be up to one's eyes in
f.
221
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's eyes in
f.
222
Deyim
gırtlağına kadar gömülmüş olmak
be up to one's eyebrows in
f.
223
Deyim
gırtlağına kadar batmış olmak
be up to one's eyebrows in
f.
224
Deyim
boğazına/gırtlağına kadar batmış/gömülmüş durumda olmak
be up to one's eyebrows in
f.
225
Deyim
incir çekirdeğini bile doldurmayacak kadar az bilgisi olmak
fit on the back of a postage stamp
f.
226
Deyim
bir şeyi yapacak kadar iyi olmak
have the grace to do something
f.
227
Deyim
(bir şey yapacak kadar) duygusuz olmak
have the heart (to do something)
f.
228
Deyim
(bir şey yapacak kadar) kalpsiz olmak
have the heart (to do something)
f.
229
Deyim
(bir şey yapacak kadar) taş kalpli olmak
have the heart (to do something)
f.
230
Deyim
(bir şey yapacak kadar) katı yürekli olmak
have the heart (to do something)
f.
231
Deyim
(bir şey yapacak kadar) acımasız olmak
have the heart (to do something)
f.
232
Deyim
yapacak kadar soğukkanlı olmak
have the presence of mind to do
f.
233
Deyim
dünya kadar/bir dünya/aşırı/fazladan/kum gibi parası/zamanı olmak
have to burn
f.
234
Deyim
diğerleri kadar iyi/başarılı olmak
hold your own
f.
235
Deyim
-i yapmayacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak
know better than
f.
236
Deyim
'-den kaçınacak kadar akıllı/kültürlü/terbiyeli olmak
know better than
f.
237
Deyim
denildiği/söylendiği kadar olmak
live up to one's reputation
f.
238
Deyim
denildiği/söylendiği kadar olmak
live up to its reputation
f.
239
Deyim
bir şeyden bahse girecek kadar emin olmak
make book on something
f.
240
Deyim
(biri) kadar iyi olmak
match (one) stride for stride
f.
241
Deyim
(birinin) beklediği kadar başarılı olmak
measure up to (someone's) expectations
f.
242
Deyim
(birinin) beklediği/umduğu kadar iyi olmak
meet (someone's) expectations
f.
243
Deyim
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak
punch (one's) weight
f.
244
Deyim
kendisinden beklendiği kadar başarılı olmak
punch your weight [uk]
f.
Speaking
245
Konuşma
arada dağlar kadar fark olmak
there’s a world of difference
f.
246
Konuşma
arada dağlar kadar fark olmak
there is a world of difference
f.
Slang
247
Argo
bu kadar pislik olmak
don't be that asshole
f.
248
Argo
bahse girecek kadar emin olmak
make book on
f.
249
Argo
güvenilmez kişilerle vakit geçirecek kadar yalnız olmak
be hard up
f.
250
Argo
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak)
could eat the arse out of a low-flying duck [australia]
f.
251
Argo
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak)
could eat the crotch out of a low-flying duck
f.
252
Argo
her şeyi yiyebilecek kadar (aç olmak)
could eat the crutch out of a low-flying duck
f.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of ... kadar ... olmak
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy